Sırbistan ve Bosna Hersek Gezi Günlüğü Gün #4

Saraybosna ile Mostar arası yaklaşık iki buçuk saat süren bir dağ yolundan ibaret. Ülkenin ender otobanlarından biri bu istikamette inşa ediliyor olsa da sadece 25 kilometrelik bir kısmını kapsıyor henüz. O nedenle yeniden dağ yoluna vuruyoruz kendimizi. Saraybosna’yı hava kararmadan terk etmiştik bir önceki yazıdan hatırlarsanız, gece olmadan Mostar’a varıp otele yerleşip şansımız varsa şehri gezmeyi planlıyoruz şehir uyumadan.

Saraybosna ile Mostar arasındaki yol, sırf şahit olduğumuz dağ ve akarsu manzaralarını görmek için bile gidilebilir. Açın aracınızın penceresini çünkü inanılmaz tatlı esen bir rüzgar var. Şanslıysanız bir de güzel Balkan müzikleri çalan bir frekans bulursanız radyoda keyfinize diyecek yok! Mesela bizim favori şarkımız aşağıdaki oldu.

Mostar’a da bir çok şehirde olduğu gibi yeni şehir kısmından giriyoruz. Şehirlerin kartpostallarda gördüğümüz yüzleri genelde eski şehir kısımları oluyor ve haliyle bundan çok daha büyükler. Kalacağımız yer olan Susana ve eşinin işlettiği Pansion Villa Cardak’ı bulmamız çok sürmüyor. Dünya tatlısı insanlar ikisi de. Eğer yolunuz Mostar’a düşerse burayı kesinlikle, kesinlikle, kesinlikle tavsiye ediyorum. Akşam 22.00 gibi otele vardığımızdan Susana bize “Nerede kaldınız, bir an gelemeyeceksiniz sandım!” diyor ve eşyaları alıp bizi doğru şehri gezmeye postalıyor. Mostar’a yolunuz düşecekse ve Cardak’ta yer bulamıyorsanız size tavsiyem; otelin eski şehir bölgesinde olmasına dikkat edin. UNESCO’nun koruma altına aldığı, kartpostallarda gördüğünüz bu bölgenin dışında bir otel seçerseniz gezilecek yerlere biraz yürümeniz hatta belki taşıt kullanmanız gerekebilir.

(Pansion Villa Cardak’ın önündeki çardak. Tabi resim ertesi gün, güneş doğunca çekildi.)

Cardak’tan eski şehrin sokaklarında yürümeye başlıyoruz. Ufaktan Ege sahillerinde bir kasabada yürüyormuşsunuz hissi vermiyor da değil hani. Sağlı sollu hediyelik eşya dükkanları, kafeler ve restoranlar var. Sırbistan’da görmeye alışık olduğumuz kebap yani ćevapčići burada da var. Derken henüz çok da yürümemişken tarihi Mostar köprüsü tüm ihtişamı ile karşımıza çıkıyor.

Mostar’da bir çok köprü var Neretva nehri üzerinde. Bu köprüler araç trafiğine de açık. Eski köprü stari most olarak geçiyor ve Türkçe’si eski köprü demek. Köprüyü Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin inşa ediyor. Köprü 427 yıl ayakta kaldıktan sonra ne yazık ki Bosna Savaşı’nın bir parçası olan Boşnak – Hırvat savaşı sırasında 1993 yılında Hırvat ordusu tarafından yıkılıyor.

Hırvatlar sonradan köprünün büyük stratejik öneme sahip olduğu ve bu nedenle savaş sırasında yıkılmasının gerekli olduğunu savunsalar da akademik tartışmalar köprünün savaşta çok ufak bir yere sahip olduğunu, yıkımın asıl Hırvatlar tarafından kültür izlerini silmek üzere yapıldığını ileri sürüyor.

Şu an ziyaret ettiğimiz köprü ise aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bir çok paydaş tarafından orijinaline uygun şekilde yeniden inşa edilen hali. Köprünün yeniden inşasına Hırvat ordusu da yardım ediyor.

Eski şehirde yürürken bir yandan da çok eğlenceli Balkan müzikleri işitiyoruz. Yürüdükçe ses artıyor, sanki düğün gibi bir şey var. Derken köşeyi dönüyoruz ve olay anlaşılıyor. Turistlerle hınca hınç dolu bir sokakta bir müzik grubu balkan müzikleri çalıyor ve insalar sokaklarda eğleniyor. Mostar’ın enerjisi inanılmaz! Eğer Mostar’ın böyle olduğunu bilseydik gezinin büyük bir kısmını Mostar’a ayırırdık diye hemfikir olduk.

Yukarıda ufak bir kesitini sunduğum eğlencede bir müddet takıldıktan sonra şehri yürümeye devam ediyoruz. Bir önceki yazıda Bosna Hersek’in iki yönetim bölgesinden oluştuğunu söylemiştim. Bunlardan biri olan Bosna Hersek Federasyonu ise kendi içinde çeşitli kantonlardan oluşuyor. Mostar şehri, Herzegovina-Neretva kantonunun başkenti aynı zamanda. Mostar’da bir de başkonsolosluğumuz bulunuyor.

Şehir savaş zamanında oldukça zarar görmüş. Kimi binalar onarılırken kimi binalar da o günleri hatırlatması ve bir daha yaşanmaması amacıyla olduğu gibi bırakılmış. O dönemde büyük yıkıma uğrayan ancak daha sonra restore edilen yapılardan biri de Karagöz Bey Cami. Caminin minaresi dahil bir çok yeri tamamen yıkılmış ancak daha sonra yeniden yapılmış. Onarılmayan binalar ise savaşın yıkıcı yüzünü olanca çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Evinizin penceresine birilerinin ağır silahlarla ateş ediyor olmasını düşünmek bile yeterince ürkütücüyken görmek daha da etkiliyor bizi. Sokaklarda biraz daha gezdikten sonra sabah 9.00′da Sırbistan’da başlayan ve 12-13 saat kadar süren yolculuğumuzu dinlenmek üzere noktalıyoruz.

Sabah olduğunda şehir yine bir başka güzel görünüyor. Akşam eğlenenler dinlenmiş, acıkan midelerini doyurmak için kahvaltıya hücum etmişler. Köprüyü bir de gündüz gözüyle görmek için bir yerden bir yol bulup aşağı iniyoruz. Köprü gündüz de güzel. Fotoğrafları parlatan spot ışıklar kapanınca bir başka güzel olmuş.

Köprü üzerinde bahşiş toplayıp Neretva Nehri’nin soğuk sularına atlayış gerçekleştiren sporcular var. İzlemesi zevkli ama yaptığımızı düşünmek ürpertici. Aşağıda çekmeye çalıştığım bir atlayışı göstereceğim ama sağa sola bakındığımdan kamera oldukça sallanmış, kusura bakmayın;

Son olarak hediyelik eşyalar satan yerleri gezerken bir dükkana dalıyoruz ve klasik kupalardan yapıştırmalara kadar iki üç hediyelik eşya alıyoruz. Mağazayı çalıştıran kız bizim yaşlarımızda. Bir dokunduk bir ah işittik desek yeridir. Babası hayatta değilmiş, savaş zamanı mı kaybettiğini soramıyoruz. Annesi ve kardeşine bakmak için dükkanı çalıştırıyor. Kendisi aslen hemşirelik mezunu ancak Bosna Hersek’te genç nüfusun istihdam edilme oranı çok düşük. Dostumuzun deyimiyle %5′leri geçmezmiş. Çok başarılı olanlar ise zaten direk diğer ülkelere çalışmaya gidiyorlarmış. “Savaşı hatırlıyor musun?” diye sorduk. Kendisinin 5 yaş civarında olduğunu ve net hatırlamadığını söylüyor. Ancak savaş zamanı Mostar’ı terk etmek zorunda kaldıklarını ve savaş geçene kadar Slovenya’ya sığındıklarını hatırlıyor. Bir gün kendisi, annesi ve kardeşi ile kısa süreli de olsa dünyayı görebilmek için kenara para koyduğunu ancak çok çok az bir para ayırabildiğini söylüyor. Gitmek istediği yerler ise İspanya ve Türkiye. Bir hediyelik eşya dükkanında olabileceğinden çok daha fazla anı biriktirerek ayrılıyoruz dükkandan.

Aslına bakarsanız hem ayrılıyoruz dükkandan hem de ayrılıyoruz Mostar’dan. Bundan sonrası bavulları toplayıp önce Saraybosna’ya sonra da Belgrad’a doğru geri dönüş yolculuğuna başlamak olacak. Saraybosna’ya geri dönüşümüzü bir sonraki yazıya saklıyorum çünkü bu yazının Mostar’a özel kalmasını istiyorum, dahası Saraybosna’ya dair yazacağım önemli şeyler var.

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle!

Send a Comment

Your email address will not be published.