Sırbistan ve Bosna Hersek Gezi Günlüğü Gün #5-6

Bu yazımda Mostar’dan Saraybosna’ya dönüş, Saraybosna’da ziyaret ettiğimiz bir müzeyi ve Belgrad’da gezdiğimiz son yerleri yazacağım. Öncelikle Mostar’dan Saraybosna’ya uzun ama keyifli bir yolculuk geçirdik. Giderken karanlıkta geçtiğimiz yerlerden bu sefer hava aydınlıkken geçtik ve bölgenin doğasının gerçekten mükemmel olduğunu bir kez daha gördük. Saraybosna’ya vardığımızda ise gezilebilecek iki yer vardı ancak vakit çok azdı. Bunlardan ilki savaş zamanında hava bombardımanından binlerce kişinin saklanarak kurtulduğu Umut Tüneli, ikincisi 1984 Kış Olimpiyatları’nın yapıldığı şimdilerde terkedilmiş tesisler idi. Ancak bunları ararken birden kendimizi Bosna Hersek Tarihi Müzesi’nde bulduk. Planda olmayan bu müzeyi gezdikten sonra kaçırılmaması gereken bir deneyim olduğu konusunda hemfikirdik.

Umut Tüneli’nden kısaca bahsetmek gerekirse, Sırp kuvvetler tarafından kuşatılan Saraybosna’da binlerce kişinin bombardımandan saklanmak için kullandığı, Birleşmiş Milletler kontrolündeki Saraybosna Havalimanı’nın altına kadar uzanan tüneller bunlar. Bombardımana tutulmayacağından emin oldukları tek yer olan Birleşmiş Milletler’in kontrolündeki bir havaalanının altına uzanan yüzlerce metre uzunluğundaki bu tünellerde savaş döneminde insanlar saklanmış, şehre gıda ve mühimmat yardımları bu tüneller aracılığıyla getirilmiş. Gidememek içimizde kaldı ama belki bir dahaki sefere.

1984 Kış Olimpiyatları’nın oynandığı tesisleri ise ne navigasyonda bulabildik ne de bir kimseden tarifini alabildik. Ancak gitmeden önce ziyaret ettiğim bloglardan gördüğüm kadarı ile güzel bir yere benziyordu. En son navigasyonumuz bize 25 kilometreye yakın bir mesafede dağlık bir bölgede bir yer buldu ama ne orası olup olmadığından emin olabildik ne de gitmeye değer olup olmadığından emin olabildik.

kaynak: blonde-gypsy.com

Bu sırada otopark ararken işte Bosna Hersek Tarihi Müzesi’nin otoparkında bulduk kendimizi tamamen şans eseri.

Bosna Hersek tarihi müzesinde hem kalıcı sergiler mevcut hem de güncel sergiler mevcut. Kalıcı sergi, Saraybosna Kuşatması üzerine. Şehrin savaş zamanı gördüğü zarar ve o dönem insanların hayatta kalabilmek için ürettikleri yöntemler, önemli kişiler, kullanılan eşyalar ve tüketilen yiyecek malzemeleri, sağlık ekipmanları gibi eşyalar sergileniyor. Öte yandan Yugoslavya henüz bölünmemişken ülkenin sosyal, kültürel, endüstriyel hikayesinin anlatıldığı yaşamdan kesitler sunan, dönem eşyalarının toplandığı, videolarının gösterildiği bir sergi de mevcut. İki sergi de nefes kesici sizi temin ederim.

Müzeye giriş çok ucuzdu hatırladığım kadarı ile. Müzenin hediyelik eşya dükkanı da aynı şekilde. O nedenle yolunuz Saraybosna’ya düşerse bu müzeyi mutlaka ziyaret edin.

Müzede belki çok daha fazla vakit geçirilebilirdi özellikle Yugoslav dönemini anlatan serginin her bir bölümünde sergilenen her açıklama dikkatle okunabilirdi ancak vaktimiz o kadar azdı ki! Saraybosna’dan Belgrad’a uzanan tek gidiş tek geliş şeritli uzuuun bir yolumuzun olduğunu biliyorduk ve en azından Bosna Hersek tarafındaki uzun bölümü gün kararmadan geçmek istiyorduk. Bu nedenle çok fazla oyalanmadan yola koyulduk. Bu arada şehri çıkarken kuşatma zamanında şehre verilen zararı hala gözlerinizle görebiliyorsunuz. Bir çok konutta mermi izleri duruyor. Bunların bilerek yaptırılmadığını ve insanlara savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu devamlı hatırlatması için tutulduğunu düşünüyorum. Savaşın etkileri konusunda beni oldukça etkilediğini söyleyebilirim.

Dönüş yolu tahminimizden uzun sürdü. Keyifli ancak gerçekten uzun. Şimdi düşünüyorum da Belgrad’dan Saraybosna – Mostar – Saraybosna – Belgrad yapacaksanız bizim gibi 2 gün ayırmayın da 3 gün ayırın en az. Daha keyfli olacağına eminim.

Akşam 22.00 – 23.00 civarında Belgrad Nikola Tesla havaalanında aracımızı teslim edip taksi ile kalan son günlerimizi geçireceğimiz Skadarlija’daki hostelimize döndük. Hostelimiz taksi tarifesine göre 1800 Dinar’lık bölgede kalıyor bu da yaklaşık 50-55 lira gibi bir şey tutuyor. Küçük bir parantez açmam gerekirse Sırbistan’da şehir bölgelere bölünmüş ve her bölgenin standart bir ücreti var. Havaalanında indiğinizde otelinizi gösterirseniz size ilgili bölgenin fişi veriliyor ve bu fiş ile gittiğinizde taksiye ne kadar ödeyeceğinizi biliyorsunuz. Turistler için iyi bir yöntem.

Ertesi gün güzel bir kahvaltı ile güne başlamak istedik. Kahvaltı adına Belgrad’da gitmenizi tavsiye edeceğim bir yer de Red Bread. Menüsü zengin ve ünlü Sırp porsiyonlarına sahip. Ayrıca taze sıkılmış meyve suyu menüsü de çok zengin. Size tattığımız bazı lezzetleri göstermek isterim fikir olması açısından;

Ardından çokça merak ettiğimiz Tesla Müzesi’ne doğru yürüdük. Yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüş ile ulaşmanız mümkün. Yol üzerinde de görülecek güzel yapılar var o nedenle bence otobüse binmeyin derim. Burada Tesla’yı anlatmayacağım zaten bir şekilde duymuşsunuzdur. Hayatımızdaki çoğu teknolojiyi borçlu olduğumuz büyük Sırp biliminsanı. Müzesi de Tesla’nın hayatı kadar ilginç ve şaşırtıcıydı. Üstelik çoğu müzeden farklı olarak ziyaretçileri ile etkileşime giren bir müze olduğunu söyleyebilirim. Müzenin gönüllü öğrencilerden oluşan rehberleri sizinle en az 2-3 deneyi birlikte yapıyor. Örneğin Tesla Bobini’nin etrafında ellerinizdeki floresan lambaları kablosuz şekilde aydınlatabilir, kendi ışın kılıcınızı tutabilirsiniz. Gerçekten de Star Wars’un çekimlerinde bu teknikten yararlanılmış!

Meraklısının saatler geçirebileceği bu müzeden de ayrıldıktan sonra tekrar merkeze doğru yürüyoruz. Yol üzerinde ihtişamlı Ortodoks kiliseleri gördük. Bunlardan en büyüğü Aziz Sava Katedrali idi. Zaten dünyadaki en büyük Ortodoks kiliseleri arasında olduğunu öğrendik. İsimlendirmede bazı değişik açıklamalar mevcut ancak terminolojiye hakim değilim. Büyük kısmı tadilatta olmasına rağmen içine girdiğinizde büyüklüğünü anlayabiliyorsunuz. Bir de kilisenin bir çok kısmı sanki çok yeni yapılmış gibiydi. Bu gezdiğimiz diğer tüm kiliselerde de böyleydi. Bunun sebebini henüz bilmiyorum. Acaba kullanılan malzemelerden dolayı mı böyle hissediyorum yoksa savaş zamanında zarar gördüler ve yeniden mi yapıldılar bilmiyorum. Neyse en azından ziyaret ettik bir kaçını ve farklı bir tarz daha öğrenmiş olduk.

Dönerken bir şeyleri protesto eden ancak neyi protesto ettiğini anlamadığımız pankartlar gördük ve fotoğrafını çektik. Hostele döndüğümüzde Stefan resepsiyondaydı ve birer kahve koyup daldık güzel bir sohbete. Öyle ki bittiğinde sabah 6.30 olmuştu! Stefan, Belgrad’da tıp okuyan bir öğrenci. Arkadaşlarına yardım etmek için de hostelde çalışıyor. Ailesi de yine Yugoslavya’nın karışık etnik gruplarından oluşuyor o nedenle kendisi tam bir kültür mozaiği. Böylece bize savaş döneminde yaşananları her bir kesimin tarafından anlatabildi. Sohbeti oldukça keyifli ve bilgilendirici biri Stefan.   En son yukarıdaki protesto pankartının resimlerini gösterdik. Onu da biliyormuş, onu da anlattı. Yine 98-99’lu yıllara dönüyoruz. Yugoslavya o dönemde çok fakirlik çeken Arnavutları Kosova bölgesine yerleştirmiş. Ancak Kosova’daki Arnavutların sayısı o kadar fazlalaşmış ki artık bölgede huzursuzluklar ve hatta çatışmalar çıkmaya başlamış. Bazı Arnavut çeteleri zaman zaman Kosova’da yaşayan Yugoslavları kaçırıyor ve öldürüyormuş. Yugoslavya bir noktadan sonra bu olaylara müdahale etmek istemiş ve kontrolündeki Kosova’da yaşanan bu olayları bitirmek istemiş. Ancak Yugoslavya’nın bu müdahalesi karşısında Kosova’da yaşayan Arnavutlar ve Arnavutların kurduğu ayrılıkçı ordu, arkasına NATO desteğini de alarak çatışmaya girmiş. Bu da tarihte Kosova Savaşı olarak bilinen savaş. İşte bu dönemde kaybolan yüzlerce Yugoslav’ın hesabının sorulması için günümüzde protestolar yapılıyormuş. O pankartlar da bunun içinmiş. Savaşı sona erdiren de Nato’nun Yugoslavya’yı Bombalaması olarak bilinen harekat olmuş. Bu olayı Stefan’ın ağzından dinledim ancak doğrulamam gerekiyor. Bu bana ödev olsun.

Dedim ya bu geceki sohbet sabah 6.30’a kadar sürdü diye. Gün ağarırken ben de Skadarlija’yı son bir kez fotoğraflamak istedim ve aşağı indim. Bu da yazıma ekleyeceğim son kare olsun. Ardından biraz alışveriş yaptık, ve İstanbul’a dönmek üzere yola koyulduk!

Bizim için unutulmaz, muhteşem, tadı damağımızda kalan bir gezi oldu bu bir haftalık gezi. Sırbistan’a ve Bosna Hersek’e mutlaka geri dönmek üzere sözleştik ve evin yolunu tuttuk!

Send a Comment

Your email address will not be published.